Bir önceki yazımda Prag turumuzun 1. bölümünü yayınlamıştım. Şimdide yine prag’ta bir kaplıca turizm kenti olan Karlovy Vary’den bahsetmek istiyorum size.
Karlovy Vary ekstra turlardan biriydi. Ulaşım otobüsle 2 saat sürse de gittiğime pişman olmadığım yerlerdendi…
4. Charles 14.yy da bir av peşinde koşarken bir ceylan yada geyik tarafından yaralanır, orada bulduğu bir su kaynağından yarasını temizler ve bir bakar ki birkaç gün sonra yarası iyileşir, hemen orada bir hamam kurdurur. Zaman içerisinde bu hamamlar 12 ye çıkar ve bununla birlikte burası içmeler ve kaplıcalar şehrine dönüşür.
Kentte sıcaklıkları 30C – 70C arasında değişen 12 kaynak suyu bulunuyor.
Kaplıca Merkezinin içinde metrelerce havaya fışkıran bir kaplıca suyu var…
Buraya gelen hastaları tedavi için bu sıcak su kaynaklarının havuzlarına sokup, sularından içirip yürütüyorlarmış, bağırsakları çalıştırdığı için de çok faydalı olduğu söyleniyor. Ben tatmadım ama tadının paslı demir tadına benzetildiği söyleniyor.
Atatürk, Karl Marx, Bethooven, Mozart gibi bir çok ünlünün dinlenmek amaçlı gidip kaldığı bir yer olma özelliği var.
Burası Atatürk’ün Karlovy Vary’e geldiği zaman kaldığı evmiş…
Karlovy Vary’nin kaplıcasının dışında bir diğer özelliği Milli içkileri biraymış, biranın kırk türlü çeşidi varmış, rehberimizin anlattığına göre en bilinen ve meşhur markasıda Krushchev isimli markaymış, zaten yol boyunca bira yapımında kullanılan ve özünü oluşturan, sırıklara sarmalanmış halde kilometrelerce şerbetçiotu tarlaları gözden kaçmıyor, bunun harici Becherovka isimli bir de baharat likörleri varmış, içinde 48 çeşit baharat ve ot karışımı varmış, formülü gizliymiş ama 19.yy da bir eczacı tarafından mide şurubu olarak üretilmiş ama zamanla kafa yaptığı için insanların hoşuna gitmiş, patenti gizli ve çok üretimi yapılan bir fabrikaya dönüştürülmüş.
Tabi son zamanlarda Çek halkı kendini çok fazla içkiye vermiş ve artık aşırı alkolden ölümler meydana gelmeye başlamış, bunun üzerine hükümet alkol alımıyla ilgili halka sınırlamalar getirmiş şu an ülkede sadece şarap ve bira içilebiliyormuş. Ayrıca dünyadaki en bilinen ve başarılı alkol tedavi merkezleri Çek Cumhuriyetinde bulunuyormuş…
Öğle yemeğinde kentteki restaurantlardan birinde kuşkonmaz ve balkağı kullanılan bir çorbadan tattık, ekmekleri de ayrıca leziz gözüküyor değil mi 😉
Bohemya kristali dünyanın en kaliteli kristali olarak geçer ve burada üretilir, değeri camın içerisindeki kristal oranına göre belirlenirmiş ve kristal oranı ne kadar fazlaysa o kadar değerli bir taş olurmuş. İstanbul’da Dolmabahçe sarayındaki birçok kristal de bohemya kristaliymiş…
Karlovy Vary kenti genelinde bu tarz balkonu çiçekli yapılar gördüm, en çok bu hoşuma gitti diyebilirim…
Bizim kağıt helvamız olur da Çek’lerin olmaz mı? Bu gördüklerinizde Çek’lerin meşhur kağıt helvası…
Kent içerisinde bal satışı da yapılıyor ama tavsiye edilmedi, gerçek bal olmadığı söylendi…
Karlovy Vary dönüşü rehberimizin tarif ettiği gibi bir çılgınlık yaptık ve akşam yemeği için chodov alışveriş merkezine gitmek üzere otelin önünden otobüse bindik, şöförden bilet alıp bileti okuttuk, bilet fiyatı yaklaşık 2,5 -3 TL ye denk geliyordu ve toplasan 3 durak ya gittik ya gitmedik, ulaşım İstanbul’a göre pahalı diyebiliriz. Genelde yaşayan halk bizim aylık dediğimiz tarzda bilet aldıkları için okutma zorunluluğu yokmuş ama bilet kontrolleri olduğu zamanda bilet ibrazı şartmış, o yüzden bileti muhakkak okutmak gerekiyormuş, zaman zaman kontroller yapılıyormuş ve bileti olmayan yada okutmayan yolculara yüksek cezalar uygulanıyormuş. Otobüste duraklar yazmayınca bir bayanla konuştum, çat pat ingilizcemle gideceğimiz yeri anlattım, sağolsun kızda beni anlamaya çok çaba sarfetti 🙂 Az çok anlaştık bize tarif etti, neyseki gayet merkezi ve son durak bir yerdeymiş 🙂 zaten son durağa gelince herkesle birlikte bizde indik, tam da alışveriş merkezinin önüymüş . Ancak haftasonu olduğu için daha erken kapanıyormuş alışveriş merkezi, ne mağazalar vardı ne mağazalar gezmeye vakit kalmadı 🙂 hemen hızlı hızlı yiyip çıktık…
Birşeyler yiyip, indiğimiz yerden de otele geri döndük.
Prag Kalesi
(Prague Castle ya da orjinal dilde Pražský Hrad) ; Guinnes Rekorlar Kitabına göre 570 metre uzunluk ve 130 metre genişlik ile dünyanın en büyük antik kalesisidir. Kale; eski tarihte Bohemya, Kutsal Roma İmparatorluğu Kralları ve Çekoslovakya liderlerine ev sahipliği yaparken şimdilerde Çek Cumhiyeti devlet başkanların ofislerine ev sahipliği yapmaktadır .
Prag Kalesi yakınında, yani devlet liderlerinin yakınında bulunmak prestiji sembolize ettiği için geçmişten günümüze kadar Prag içerisindeki tüm zenginler ve kendisini önemli hissedenler Prag Kalesi yakınında bulunan villalarda yaşamaktadır.
Prag kalesi girişinde nöbet bekleyen bu askerlerle fotoğraf çektirmek isterseniz çok yanlarına yaklaşmamanızı tavsiye ederim, zira çok yaklaşarak fotoğraf çekenlere tekme yumruk vs atabiliyorlarmış 🙂 bir de prag kalesinde dayak yemeyin 🙂 ama derseniz ki prag’a kadar gittim, askerinden dayak yemeden dönmeyeyim siz bilirsiniz 🙂
Sokak müzisyenleride ziyaret boyunca eserlerini sergileyip bahşiş topluyorlar…
St. Vitus Katedrali
Prag içindeki en önemli ve ziyaret edilesi katedrallerden biriymiş. Kalabalıktan istediğim gibi açılar yakalayamasamda sizlere gösterme amaçlı iş görür diye düşünüyorum…
Burası da Prag meydanı ve civarından birkaç görüntü…
Sokaklarda bu şekilde beyaz, gold, gümüş renklere boyanmış sokak sanatçıları görmek mümkün…
Prag 2. bölüm yazımı da böylelikle tamamlıyorum.
3. bölüm yazımda yine Çek Cumhuriyetinde bulunan, tarihe tanıklık eden ve bünyesinde büyük hayat mücadelelerini ve yaşanmışlıkları anlatan binlerce insanın katledildiği ve bir takım işkencelere maruz kaldığı tarihi Terezin Nazi Toplama Kampı yazımı okuyacaksınız ve fotoğraflarına bakarken içiniz acıyacak…
Fotografların tümünün ya da bir kısmının izin alınmadan herhangi bir biçimde çoğaltılması, aktarılması, yayımlanması ya da saklanması veya yeniden dağıtımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına aykırıdır. Rukiye Taşçı Anı Fotoğrafları tescilli bir markadır. Tespit edilmesi halinde yasal işlem uygulanacaktır.
Canım çok hoş bir gezi olmuş. 🙂 güzel karelerde cabası. Öpüyorum.
Sağol Yağmurcum, bende öpüyorum 😉
Sevilay’cım iki yazını da severek okudum, Prag’a gitmek nasip olursa referans almak için tekrar inceleyeceğimden de eminim. 3.durağı bekliyorum :))
Sağol canım, beğenmene sevindim 😉