Bu postumla birlikte artık Macaristan yazımın son bölümünü yazıyor olduğumu farkettim.
Budapeşte ile ilgili yazdığım postları merak edenler hayvanat bahçesini buradan, halk pazarını buradan, konaklama, yeme içme ve tarihi mekanları da buradan okuyabilirsiniz 😉
Bu gördüğünüz boş alanı da kışın su ile doldurup, buz pisti haline getirdikleri söylendi, karlar altında gece pistte kaymak eğlenceli olurdu…
Gidip görmeniz gereken yerlerden biride bizden biri olan Gül Baba’nın Türbesi… Gül Baba, Macaristan Osmanlı yönetimindeyken buraya gelmiş ve kendini Macarlara sevdirmiş bir Bektaşi dervişidir. Türbenin bulunduğu yerde, semt sakinlerinin şikayetleri üzerine artık tur otobüslerinin türbeye çıkışı yasaklanmış, dolayısıyla tur bizi oraya götürmediği için bizde uçuş saatimize kadar verilen zamanda türbeyi ziyaret etmeye karar verdik.
O tramvaydan inip bu tramvaya bine bine, türbenin olduğu mevkiiye vardık. Türbe yolu bayağı yokuş ve tepe bir yerde, O noktaya vardığımızda Gülbabanın isminin verildiği bir sokak karşıladı bizleri…
Macarca’da Utca Sokak yada Cadde anlamına geliyor…
Yolun sonuna gelince merdivenler sizi türbeye götürüyor, cami olsun, türbe ziyareti olsun saygı ve inanç gereği başörtüsü örtmek Budapeştede de uygulanıyor. Bekçileri içer girerken olmayanlara tülbent dağıtıyor ve örtünüp giriyorsunuz.
Bugün ziyaretine gittiğinizde girişte bir heykel ve küçük bir türbe bulunmakta, topraklardan çok uzakta bulunan Gül Baba için bizde türbe ziyaretinde bulunduk ve duamızı ettik…
Gül Baba ziyaretçileri için bir de anı defteri açmışlar ki, yazılanlardan birkaç satır okumak bile insanı çok duygulanıyor…
Seyehatimiz sırasında rehberimizden, Macar dili ile Türkçe arasında fonetik olarak birçok benzerliğin olduğunu öğrendik… Mesela kapı, sakal, alma(elma), bogday (buğday) gibi 🙂
Ayrıca tipik olarak geleneksel macar erkekleri kısa ve pala bıyıklı, bayanlarıda orta boylu olurmuş 🙂 Hatta Macar kadınlarının güzelliğini övmek için saatte Nacar(Alman saat markası), bayanda Macar derlermiş 🙂
Uçak saatimiz yaklaşınca vapiano’da karnımızı doyurup otele döndük, yaklaşık yarım saat karayolu seyehati sonrası macaristan havaalanına vardık. Macaristan havaalanı son zamanlar Avrupanın en kötü havaalanı seçilmiş, yapı olarak kötü bulmasak ta, işlemler bir hayli yavaş sürdü, neyseki bizi uçağımıza yetiştirdiler ve dönüş yoluna geçtik.
Çok yorulduk, zaman zaman aç kaldık, susuz kaldık, ihtiyaçlarımızın bazılarını gidermede alışılmışın dışında yöntemler tutturduk ama çok güzel bir 1 hafta geçirdik eşimle. Dönüş yolunda artık oğlumuza özlemimiz kat kat olmuştu ama herşeye rağmen yine olsa yine yaparız dediğimiz bir seyehat oldu.
Yayında ve yapımda emeği geçen eşime, kendime, Ets Tur’a, rehberimize, turda tanıştığımız başta sevgili Elif, Şükran ve diğer arkadaşlarımıza , 1 hafta yokluğumuzda bizi aratmayan, kuzuma kol kanat geren gönlünü yapan Anneannemize teşekkür ederken, bana vize vermeyen Çek Cumhuriyeti konsolosluğuna da teessüflerimi bildirip, vize veren Yunanistan konsolosluğuna da sevgilerimi iletiyorum.
Allah kısmet ederde tekrar yurtdışına çıkmak nasip olursa yine sizleri postlarımla sıkmaya devam edeceğim 🙂
Fotografların tümünün ya da bir kısmının izin alınmadan herhangi bir biçimde çoğaltılması, aktarılması, yayımlanması ya da saklanması veya yeniden dağıtımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına aykırıdır. Rukiye Taşçı Anı Fotoğrafları tescilli bir markadır. Tespit edilmesi halinde yasal işlem uygulanacaktır.
Resimler super sicak ve hos. Tekrar gitmis kadar oldum