Bu postuma biraz serzeniş yaparak başlamak istiyorum 🙂 Neden derseniz? Blogun günlük tıklanma oranlarına bakıyorum da ciddi derecede bir takipçi akışı var, buna çok seviniyorum, saatlerce bazen günlerce sizlerle paylaşmak adına yazılar yazıp fotoğraflar ekliyorum, ama bir yorumu çok görüyorsunuz bana 🙂 Farzediyorum beğenmiyor olabilirsiniz 😉 farzediyorum yorum bırakmasını bilmiyorsunuz 😉 ve yine farzediyorum gizli takipçisiniz 🙂 hangi durumdaysanız yine farzediyorum ki aranızda beğenenenler okuyanlar paylaşanlar muhakkak ki var, bu serzenişimden sonra birkaç kişiden yorum gelir herhalde diye düşünüp budapeşte yazıma başlıyorum 🙂
Şaka bir yana kimse yorum yapmasa da takip etmesede, burası benim günlüğüm gibi oldu sanırım, konuşmaktansa yazmak bana daha iyi geliyor bunu daha çok seviyorum. Takip eden de etmeyende, yorum bırakanda bırakmayanda sağolsun 😉
Daha önceki yazılarımda bir önceki durağımız olan Viyana’dan burada ve burada bahsetmiştim…
Bugünkü yolculuğumuz Macaristan’ın başkenti Budapeşte oldu…
Budapeşte’ye gitmeden önce Budapeşte’nin iki ayrı kelime ve bizim Avrupa ve Asya kıtası gibi, iki yakadan oluştuğunu bilmiyordum, Buda tepelik, peşte düz zemine kurulmuş ve Tuna nehrinin hem ayırıp hem de birleştirdiği bir şehir olmuş, yani ortadan tuna nehri geçiyor, bir taraf Buda tarafı, diğer tarafta peşte tarafı oluyormuş 🙂
Budapeştenin 4 yıldızlı otelleri arasında olan Flamenco Hotel’de konaklamadan evvel, küçük bir şehir turu yapmak üzere Budapeşte’nin en yüksek noktası olan Gellert Tepesine çıkıyoruz. Gellert Tepesinin manzarası bizim Çamlıca Tepesine benzetilebilir, hem buda’yı hem de peşte’yi panaromik olarak görüyor ve fotoğraf çekiliyoruz….
Hikayeside şu şekilde; Başlangıçda Pagan olan Macarlar kendilerine sorulmadan hıristiyanlığı zorla kabul etmek zorunda kalmışlar. M.S 1000 yıllarında Macar kralı St. Stephen bir misyoner olan St. Gellert’i Macaristan’a davet etmiş bu kişi krala Macarların hıristiyanlığı kabul ettiğine dair bir kağıt imzalatmış ve Macarlar istemeden hristıyanlığa geçmişler. Buna kızan Paganistler St. Gellert’i bir fıçının içine koyarak bu tepeden aşağı yuvarlamışlar ve o günden sonra bu tepenin adı Gellert tepesi olarak anılmaya başlamış.
Bu güzel manzaradan sonra Peşte tarafına geçip Hösök Tere / Kahramanlar Meydanına ulaşıyoruz… Meydanın ortasında ve kenarlarında Macaristan tarihinin önemli kahramanlarının heykelleri bulunmakta.
Daha önce bahsetmeyi unuttum, seyredenler bilir Kanaltürk’te Dünyayı Geziyorum isimli bir gezi programı var, programın sunucusu ve ekibide bizim turla birlikteydi ve gezdiğimiz noktaları görüntüleyip program yaptılar, bende tabiki Özlem hn ile tanıştım ve budapeşte hatırası çekilerek anı ölümsüzleştirdik, maşallah pek şekermiş, tanıştığıma sevindim 🙂
Buda tarafında Manzaranın en iyi seyredildiği yerlerden biri de Balıkçılar Burcu… Burasıda Tuna Nehri kıyısında neo gotik ve neo barok tarzında inşa edilmiş bir yer. Burada 7 tane kule bulunnmakta, bu kuleler 7 Macar boyunu temsil ediyor. Bu yapının başlangıç yılı 1895 olup yapımı 1902 yılında tamamlanmış. Burada hem şehri seyredebilir, hem de canlı keman dinleyebileceğiniz hoş kafesinde manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Burcun içinde ayrıca Matthias kilisesi yer alıyor. 1015 yılına tarihlenen kilisenin çatısı Macar çinileri ile kaplı. Kanuni Sultan Süleymen Budapaşteyi feth ettiğinde bu kilise camiye çevrilip bir süre cami olarak kullanılmış.
Balıkçılar burcundan otobüsle inerken yürüyüş yollarından birine Kemal Atatürk yürüyüş yolu ismi verilmiş ve bir tabela koyularak macar hükümeti tarafından jest yapılmış. Otobüsten çektim ama yinede paylaşayım 😉
Gittiğimiz her ülkede genelde ülkeye ait para birimleri kullanılıyor haliyle… Macar para birimi de Forint, her gittiğimiz ülkede farklı para birimi kullanmış olduk ve dönüşte her ülkeden birkaç madeni para bize hatıra olarak kaldı…
Budapeştede döviz bozdururken birkaç döviz dükkanı gezmekte fayda var, kimi çok düşük kimiside diğerlerine göre normal kur’da tutabiliyor, günün kuruna göre değerlendirmeyenler çoğunlukta olduğu için hepsine bakıp para bozdurmak en mantıklısı… Geç saatlerde döviz dükkanı bulmakta zorlanabilirsiniz ki biz ilk yemeğe çıktığımız akşam mesai bittiği için biraz dolaştık ama bulduğumuz yerde bozdurmaktan başkada çaremiz yoktu…
Budapeşte’de 2 milyon nüfus varmış, 2 milyonda ev hayvanı (kedi, köpek)olduğu söyleniyor. Macaristan Avrupadaki en yüksek boşanma oranlarına sahip ülkelerden birisiymiş, o yüzden yanlız kalmamak adına herkes bir ev hayvanı alırmış… Hepsininde kimlikleri, pasaportları ve aşı kartları olurmuş, hayvanları ile birlikte başka bir ülkeye gittiklerinde ki macarlar çok sık hırvatistan’a giderlermiş, muhakkak bu kartları yanlarında bulundurmaları gerekiyormuş, olmazsa büyük para cezaları varmış…
Kısa bir şehir turundan sonra artık otele doğru yol alıyoruz, kalacağımız yer Hotel Flamenco isimli 4 yıldızlı bir otel… Odamız biraz dar, penceleri küçük olduğu için beni sıksada o yorgunlukla gözümüz birşeyi görmüyor tabi 🙂
Biraz dinlendikten sonra kızlarla sözleştiğimiz gibi yemek yemeye dışarı çıkıyoruz, Şükran daha önce Budapeşte’ye geldiği için birçok yeri biliyor ve onunda bilgisinden faydalanarak Vapiano isimli restaurantı aramaya çıkıyoruz, birazcık dolaştıktan sonra çok memnun kaldığımız ve birçok öğünümüzü orada yaptığımız Vapiano’yu buluyoruz 🙂
Restauranta girişte bu karta benzeyen kredi kartı formunda kartlardan veriliyor. Ve siparişleriniz bu karta otomatik olarak kayıt ediliyor. Çıkıştada kasaya gidip kartı okutup ödemenizi yapıyorsunuz…
Ekmek yoksa pasta ye! lafının Avrupada çevirisi ekmek yoksa makarna ye demekmiş 🙂 bizde Vapiano isimli mekana resmen abone olduk ve 2 gün boyunca makarna ve pizza ile karnımızı doyurduk, çok ta memnun kaldık.
Restaurant makarna ve pizza ehli olunca pizza bankosu ayrı, makarna bankosu ayrı olarak düzenlenmiş, self servis bir hizmet olduğundan isteyen dilediğini alıp yiyor, ancak müşterisi bol bir yer olduğundan hangi saat gittiysek bir hayli kalabalıktı ve sıra bekledik. Pizza siparişlerinde sipariş aşamasında size dikdörtgen şeklinde bir cihaz veriyolar, en çok ta bu dikkatimi çekti ve çok ta beğendim, pizzanız piştikten sonra cihazın alarmı ve ışığı yanmaya başlıyor, anlıyorsunuz ki pizzanız hazır pizza bankosundan alıp afiyetle yiyorsunuz…
Macaristan’da krizlerden sonra hırsızlık olaylarının arttığı ve dikkatli olmamız gerektiği söylendi… Çok fazla geç vakitlere kalmadan yemeğimizi yiyip bir an önce otelimize dönüyoruz, yarın yine ekstra tura katılmayacak ve kendi kendimize tramvay ve metro ile gezebildiğimiz kadar gezecektik…
Bir sonraki postta Budapeşte’yi anlatmaya devam edeceğim, görüşmek üzere…
4 thoughts on “Budapeşte 1 l Macaristan l Seyahat”
Merhabalar
İnanın bütün gezilerinizi bir çırpıda okudum ve gitmeye gerek kalmadı sanki;-) Ya da hangilerine gerçekten gidilmeli görülmeli fikri oluştu diyebilirim. Zevkle okudum. İyi bir Fotoğrafcı olmanız dışında iyi bir blogger gibi de görünüyorsunuz hani;-)
Merhabalar Eylül 1 de arkadaşlarımla bizde orta avrupa turuna katılacağız. Yazılarınızı okudum ve şimdiden gitmiş kadar oldum. Bloğunuzu da çok beğendim.
Merhaba, faydalandıysanız ne mutlu bana 😉 çok teşekkür ederim.
Fotografların tümünün ya da bir kısmının izin alınmadan herhangi bir biçimde çoğaltılması, aktarılması, yayımlanması ya da saklanması veya yeniden dağıtımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına aykırıdır. Rukiye Taşçı Anı Fotoğrafları tescilli bir markadır. Tespit edilmesi halinde yasal işlem uygulanacaktır.
Merhabalar
İnanın bütün gezilerinizi bir çırpıda okudum ve gitmeye gerek kalmadı sanki;-) Ya da hangilerine gerçekten gidilmeli görülmeli fikri oluştu diyebilirim. Zevkle okudum. İyi bir Fotoğrafcı olmanız dışında iyi bir blogger gibi de görünüyorsunuz hani;-)
Teşekkür ederim Müzeyyen Hanım 🙂 beğenmenize sevindim 😉
Merhabalar Eylül 1 de arkadaşlarımla bizde orta avrupa turuna katılacağız. Yazılarınızı okudum ve şimdiden gitmiş kadar oldum. Bloğunuzu da çok beğendim.
Merhaba, faydalandıysanız ne mutlu bana 😉 çok teşekkür ederim.