Birkaç gündür rahatsızlığımdan dolayı hikayelere mecburi bir ara vermiştim, biraz toparlandım ve sıradaki hikaye için kollarımı sıvadım.
Gelinimle görüşmelerimiz sonucu düğün günü hikaye çekimi için sözleştik…
Ben hayatımda bu kadar titiz, bu kadar detaycı bir gelin daha görmedim desem sanırım yanlış olmaz 🙂
İnsan ne kadar titiz olursa o kadar işler ters gider ya geliniminde işleri sonuna kadar yolunda gitti ama nasıl gitti gelin bir de siz bana sorun 🙂 sabahtan çekim bitene kadar gelinle birlikte stres olan ve yaşayan biri varsa o da benim 🙂 zaman zaman fotoğraf çekimini bile boşverdim yeter ki en güzel günü istediği gibi olsun herşey yolunda gitsin diye… Yeri geldi teselli ettim, yeri geldi peşinde koşturdum, orayı burayı düzelttim vs vs vs….
Sabah 7 de Fatih’te Nisanur kuaförde buluşarak başladı çiftimin düğün hikayesi…
O makyaj kaç kere silindi, kaç kere yapıldı bilmiyorum 🙂 Gelinim hiç yokmuş gibi bir makyaj istediği halde yine kendine göre abartılı ve fazlaca makyajı oluyordu. Silindi yapıldı silindi yapıldı. Sonunda bir makyajda karar kılındı 🙂
Gelinbaşı desen yine aynı, abartıdan uzak olması için bir kaç bone, birkaç eşarp ve çeşitli kombinasyonlar denenlerdi… Gelinim zor bir gelindi ben dahil bütün kuafördekiler bunu öğrendik 🙂
E bizim dışımızda damat bey ise gelin hanımı memnun edebilmek için büyük sabırla o çiçekçi senin bu çiçekçi benim geziyordu, gelinim orkide ve pembe gülden oluşan bir gelin buketi istiyordu. damat bey bakılmadık yer bırakmadı, mevsimi olmadığı için pembe gül bulmakta zorlandı, bulduğu orkidelerde sararmış ve gelin buketine yakışmayacak türdendi… Kuafördeki işimiz bitince hep birlikte çiçekçileri dolaştık ama gelinimin istediği tarzı yakalamak zor oldu, sonuçta idareten pembe güllerden oluşan bukette karar kılmak zorunda kaldık… Hatta bir ara gelinim aldı eline makası çiçeği düzgün bir hale getirmeye çalıştı 🙂
Neyse çiçek işide zar zor halledildi ve evleri olan hadımköy yolunu tuttuk, hadımköy benim oturduğum yere göre çok uzak bir semt, şehirdışına çıkmış gibiydim ama eve gidince bir tatil beldesinde gibi hissettim kendimi, sadece hava serin ve rüzgarlıydı 🙂
Yüzlerinin gözükmesini istemedikleri için ne kadar detay fotoğraf varsa hepsini seçtik sizler için, gelinliğin nerede dikildiğini merak edenler için Nüans Modaevinde dikilmiş…
Bu kez klibi Mac’te hazırladım ve biraz sanırım yandan ve üstten basık fotoğraflar oldu, idare edin artık 🙂 zamanla kolayını bulurum herhalde henüz yeni bir kullanıcıyım 🙂
Bu aralar sizin mesleğin çok zor olduğuyla ilgili bir sürü şey duyuyorum, camiaya girmemden olsa gerek. Dışardan bakılınca, gelinler, damatlar, oh güzel gelinlikler hoş arabalar, süper fotoğraflar gibi görünse de aslında gelin-damadın tüm gerginliğini ve düğün gününün zaman kısıtlılığını omuzlarınızda hissettiğiniz bir meslek bu. Ben kendi düğün günümü hatırlıyorum da, son saatlere doğru gerginlikten dokunsan ağlayacak durumdaydım, iyi ki çekimlerimizi düğün gününde yaptırmamışız da sonradan yapacağız. Düğün günü insanların “en mutlu günü” denir ama aslında insan pek öyle hissedemiyor içindeyken. Bu mesleğin sanıyorum ki en büyük başarısı, bu gerçeği fotoğraflarda gizlemesi, kötü hatıraları unutturacakmışçasına, albümlerde sadece çok güzel anları barındırması. Hakkaten de insanlar yıllar sonra bakıp düğün saatlerinin gerginliğini değil de, fotoğrafların yansıttığı güzellikleri hatırlıyorlardır umarım.
Her mesleğin kendine göre zorlukları var, kolay iş yok. Tek birşey var ki o gün ne yaşanıyorsa biz hepsine ortağız ve hepsini karelere döküyoruz. Kamera arkasını sadece bu işin içinde olanlar keşfedebilir…